“DASK Çalışmasına Acenteler de Dahil Edilmeli”

SAB Başkanı Doğan Şen, Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in DASK’ta sigortalılık oranını %100’e ulaştırmak için çalıştıkları konusundaki açıklamasını değerlendirdi. Birdenbire sistemi değiştirmek yerine, konunun önce SAİK, TSB, meslek komiteleri ile dernekler tarafına açılması ve çalıştay yapılması gerektiğini söyleyen Şen, acentelerin de süreçlere dahil edilmesinin başarı şansını artıracağını vurguladı.

Sigorta Acenteleri Derneği (SAB) Başkanı Doğan Şen, sigorta sektöründe üst üste yaşanan sansasyonel haberlerle acentelerin dengesinin iyice bozulduğunu söyledi. Sektörde ülke ekonomisine bağlı olarak reel bir daralma olduğunu ifade eden Şen, yeni sigortalı ya da hiç sigortalanmamış bir kıymetin sigortalanmasının ender hale geldiğini kaydetti.

Acenteler için en azından işletme masraflarının bir kısmını karşılayan trafik, DASK gibi zorunlu sigortalarda da sürekli acenteyi köşe sıkıştıran uygulamalar hayata geçtiğini dile getiren Şen, “Acente sabah işletmesini umutla açıp rastgele deyip işine başlıyor, ancak sorunsuz tek bir günü yok. Hâlâ yapılamayan trafik sigortaları, müşteriye ek teminatla trafik sigortası satma çabaları, bunların primlerinin peşin tahsil edilmeden poliçelerin düzenlenememesi, hâlâ dolu hasarlarının sonuçlanamaması… Sorun sadece trafikte değil; zorunlu hekim sorumluluk sigortası, tehlikeli madde zorunlu sorumluluk sigortası gibi zorunlu sigortaları yapan sigorta şirketi yok, yapan şirketler de kırk dereden kırk su taşıttırıyor” dedi.

Bu sorun ve sıkıntılardan dolayı acentelerin başını kaldırıp da çapraz satış yapamadığını, yeni bir müşteri ziyaretine gitmeye zaman bulamadığını belirten Şen, “Birçok acente arkadaşımız sağlık sorunları yaşıyor. Sağlık sorunlarının yegâne sebebi stresli bir iş hayatı, konuştuğum tüm acentelerde bu sorunlar mevcut. ‘Ben masamda otururum, müşteri bana gelir, ben onlara trafik, DASK, bazılarına kasko, konut poliçesi yaparım, geçinir giderim’ diyenlerin zaten hiç şansı yok” diye konuştu.

“ACENTELER SADECE TRAFİK SATMAMALI”

Bunları SAB olarak yıllar öncesinden söylediklerini hatırlatan Şen, sözlerine şu şekilde devam etti: “Ticari ve sınai işlere girmezsek; yangın, nakliyat, makine kırılması, sağlık sigortası, alacak sigortası gibi spesifik konulara eğilmezsek gelecekte sıkıntılı günler bizi bekliyor olacak dedik. Çünkü özelliği olmayan mikro poliçeler ve zorunlu poliçeleri herkes satabilir, tüketiciye en kısa yoldan, en ucuz şekliyle birileri ulaştıracak, bu dünyada da böyle dedik. Şimdi bunlar ne yazık ki bir bir tecelli ediyor. Bundan şahsen ve SAB olarak son derece rahatsızız. En küçük acenteden, sadece trafik sigortası satan acenteye kadar herkesin sistemde kalması için durmadan uğraşıyor, gelişen negatiflikleri pozitife çevirecek çareler arıyoruz.”

Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in açıklamasından bahseden Şen, “Buna göre, DASK’ta kesintisiz poliçesini yaptıranlar, toplam konut sahiplerinin sadece %2’si, yani sadece 350 bin adet konut sürekli sigortalı. Ülkemizdeki 18 milyona yakın konutun %46’sı, yani 8 milyonun biraz üzerindeki konutlar DASK’lı. Ama sorun bunların devamsızlığında. Tapu dairesinin şartı olarak elektrik, su, doğalgaz abonelik yerlerinde DASK isteniyor ve toplumun çoğu sadece bu şekilde poliçesini yaptırıyor, bir sonraki sene yaptırmıyor. Özetle sisteme birileri giriyor birileri çıkıyor, devamlı poliçesini yaptıran ise sadece %2. İstenen %100 sigortalı olunması, doğru mu? Doğru, çünkü ülkemiz deprem kuşağında, binaların %60’ı 1. derecede riskli deprem kuşağında yer alıyor. Yeni bir Marmara depreminde oluşacak hasar çok büyük olacak, eğer sigortaları yoksa vatandaşın masrafını yine şefkatli devletimiz karşılamaya çalışacak ama bu devlete çok büyük bir yük. Oysa herkes sigortasını yaptırsa bu ekonomik riskten bahsetmemiş ve uzun yıllar sonrasının riskini şimdiden karşılamış oluruz” dedi.

“EL ELE VERİP SİGORTA HAVUZUNU BÜYÜTMELİYİZ”

Bir başka gerçekten de bahseden Şen, şunları söyledi: “Ülkemizde en az bir poliçe yaptıranların, toplam nüfusa oranı sadece %15.5. Sigorta havuzumuz çok küçük, bu havuzu ele ele verip büyütmemiz lazım. Bir ülkenin gelişmişlik göstergelerinden biriside sigortalılık oranıdır.”

DASK’taki bu kötü tabloya rağmen, DASK havuzunun toplam hasar ödeme kapasitesinin 15 milyar liraya yükseldiğini ifade eden Şen, eğer tüm konutlar sigortalı olsa havuzun üzerine her yıl 2 milyar lira koyulacağını ve bunun katlanarak büyüyeceğini aktardı.

“Diğer taraftan, neden %2 sigortalılık oranımız var diye sektör olarak kendimize sormamız lazım. Hazine, yani devlet kendine soracak, biz bunu halkımıza neden iyi anlatamadık, neden bu millet poliçesini yaptırmıyor, adı zorunlu olmasına rağmen neden %2’de kalmış. Sigorta şirketleri, acenteler soracak kendine, neden satamadık diye. Mesela sebeplerden biri şu: DASK sigorta şirketlerine %15-20 arası komisyon veriyor ama sigorta şirketi bunun sadece %7.5’ini acentesine veriyor. DASK primi 150 lira, komisyon 11.25 lira. Bu poliçenin basım maliyeti tek başına 5 lira” diyen Şen, acentenin bu sebeple bu konuyla uğraşmadığını, yenileme döneminde müşteriyi arayıp yenilemeniz var diyemediğini kaydetti.

“ACENTELER DAHİL EDİLSE OTO BES’TE DAHA AZ CAYMA OLURDU”

İyi anlatılamayan bir başka ürünün de otomatik BES olduğuna dikkat çeken Şen, “Burada acenteler sistem dışında tutuldu. Acenteye verilen komisyon nerdeyse sıfır. Bankalar da çapraz ürün satabilirim umuduyla satıyorlar ama sosyal fayda ve ülke ihtiyacını iyi vurgulayamıyorlar. Bu sebeple cayma oranı %50’nin üstünde” diye konuştu.

Bu kararların çok önemli olduğunu vurgulayan Doğan Şen, birdenbire sistemi değiştirmek yerine, konunun önce SAİK, TSB, meslek komiteleri, dernekler tarafına açılması, çalıştay yapılması ve sonra hep birlikte halka anlatılması gerektiğini söyledi. Şen, hangi noktada acente yoksa başarısızlığın da kaçınılmaz olduğunun altını çizdi.

Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in “DASK’ta sigortalılık oranını %100’e ulaşıncaya kadar çalışacağız” dediğini hatırlatan Şen, “Yani halka duyuracaklar; ey ahali, size 3-6 ay süre, DASK poliçenizi gidip en yakın acenteden yaptırın, ya da, mesela DASK primini sizden elektrik faturasıyla birlikte alırım diyecek. Çünkü başka türlü %100 oranına ulaşmak mümkün değil.  Acenteleri de içeren bir açıklama yok tabii, ama en azından biz bu şekilde içermesini temenni ediyoruz” dedi.

“Eğer böyle tecelli ederse, DASK primini tahsil eden elektrik kurumu yetkisi olmadan acentelik mi yapacak? DASK primi nasıl hesaplanacak? Fatura içinde primini ödeyen sigortalı, ‘Bu iş ciddiymiş, ben bir acenteye gideyim’ dediğinde mümkün olacak mı? Bir sürü sorunda peşi sıra gelecek ve en çok da acenteler mağdur olacak, potansiyel istihsal bir anda buharlaşma tehlikesi içine girecek” diyen Şen, sözlerine şu şekilde devam etti: “SAB olarak diyoruz ki; ‘Değerli acenteler, gelin trafik ve zorunlu sigortalar dışında satış yapın. Yapmayı bilmiyorsanız derneğimize gelin, istişarelerde bulunalım, eğitim verelim. Çok değerli şirketlerimiz, DASK komisyonunun çoğunu kendinize alıyorsunuz, biz acentelere az veriyorsunuz. Oysa operasyonel masraf bizde, sizde masraf neredeyse sıfır, gelin adil olun.’ Hazine’ye, DASK’a da diyoruz ki; ‘Ne yapacaksak birlikte yapalım, acenteyi yok saymayacak, acentenin komisyonuna zeval vermeyecek uygulamalar icra edelim. Çünkü orta kesimi ihtiva eden biz acenteler üretimin hâlâ en çoğunu yapıyorken, bizi güçsüz bırakacak, bizim yok olmamıza neden olacak uygulamalardan kaçının, çünkü biz yok oluyoruz.’ Bizi önemseyin, sesimizi duyun.”

ÜYE SİGORTA ACENTELERİ

SEKTÖREL HABERLER

   Tümü